Kuantumun başucu kitabını yazarak Türkiye’de kişisel gelişim ve dönüşüm üzerine önemli eserlere imza atan Kuantum Drama Eğitmeni ve Yazar Anıl Şehirlioğlu, Manşetteyiz Dergisi Mart Sayısının kapak konuğu oldu. İşletme alanındaki kariyer basamaklarını istikrarlı bir şekilde çıkarken, yaşadığı farkındalıkla birlikte hayat rotasında yaptığı makas değişikliği sadece onun hayatına değil danışanlarının, öğrencilerinin, okuyucularının da yüreğine dokundu. Bir gece rüyasında gelen vizyonla kurduğu Rengarenk Yaşam Akademisi ile hem Türkiye’de hem de dünyanın farklı ülkelerinde kuantum alanında öğrenciler yetiştiriyor, şifa ve farkındalık kampları düzenliyor, insanların kendini bulma yolculuklarında onlara rehberlik ediyor. Son kitabı Bilincin Yeniden İnşası ile okuyucuya farkındalık kapılarını ardına kadar aralayan Anıl Şehirlioğlu, “Herkesin hayatına dokunmak, o dönüşümlere tanık olmak, mucizelere tanık olmak olağanüstü.” diyor. İşte o muhteşem röportajın ayrıntıları…
RÖPORTAJ: AYSU MOLA
Anıl hanım sizi tanıyabilir miyiz?
İstanbul Üniversitesi Turizm – İşletme Fakültesi mezunuyum. Ben 2008 yılında yani evlendiğim sene turizm – işletme ile ilgili bir iş yaparken kuantum dünyasıyla tanıştım.
Sizi bu alana iten şey neydi?
Küçüklüğümden beri hep dert dinleyen, Güzin Abla gibi çözüm üreten, herkese akıl veren bir yapım var. Buna kendi travmatik geçmiş deneyimlerim yani çocukluk ve genç kızlığımdaki acı travmalar da eklendi.
O dönemlerde ayrıca yeni evlenmiştim ve evliliğimde sıkıntılar vardı. Öte yandan çözümü bulunamayan ve Cerrahpaşa Tıp Fakültesi tarafından Amerika’ya tez konusu olarak götürülmek istenilen bir mide – bağırsak sorunum vardı.
Amansız hastalığımı kendi kendime iyileştirdim…
İşte böyle bir dönemde kuantum kitabı elime geçti. Bu bilgileri okuduğumda önce bana saçma geldi. ‘Nasıl yani’ dedim, ‘Annemizi babamızı bilerek geliyorsak bu dünyaya ben bu kadar travmatik bir aileye niye geleyim ki’ diye itiraz ederek kitabı atmıştım elimden, ama sonra tekrar kitaba çekildim ve okumaya başladıktan sonra kendimi kuantum eğitiminin içinde buldum. Kuantum eğitimi alırken aldığımız uygulamalarla kendime çalışmalar yaparak, rahatsızlığımı iyileştirdim. Bunun arkasından duygusal ve düşünsel sebeplerim iyileşti.
Boşanmayı düşünürken evliliğim düzeldi. 17 senedir evliyiz ve bir çocuğumuz var.
Ne oluyor, nasıl değişiyor tüm bunlar?
Yani burada aslında duygularımız, düşüncelerimiz ve inançlarımız değiştiğinde önümüzde Yaradan’ın bize açtığı kader potansiyelleri ve olasılıkları değişiyor. Ben bunu kendi hayatımda gözlemleyince dedim ki, ‘Bunu herkese yapmalıyım’ yani herkese bunu duyurmalıyım.
Her renk hayatın tadı, tuzu… Olmazsa olmazı…
Holding’de çalışırken işimi bıraktım. 450 metre karelik önü havuzlu bir evde otururken kuantum eğitimi aldığım merkez Sarıyer’de olduğu için o bölgede 90 metre kare çok eski bir eve çıktım. Sırf daha yakın olup zamanı daha verimli kullanmak için bu kararı aldım ve bütün zamanımı, ilgimi, emeğimi kuantuma ayırdım. 3 sene kadar eğitim aldığım akademide eğitmen olarak görev aldım. Sonra hamile kalıp anne oldum. Anne olduktan 7-8 ay sonra kurumdan ayrılmaya karar verdim, çünkü daha serbest çalışmak istiyordum. Hazır olduğuma da inandım. Zaten hocam da aynı şeyleri söylüyordu… Oradan da ayrılıp Bakırköy’de kendi acentemi açtım. İlk açtığımda adı Siyah Beyaz Kuantum Yaşam Akademisi’ydi.
Neden siyah beyaz?
Evet, onun da şöyle bir hikayesi var. Şöyle dedim ben ‘Siyahları beyaza dönüştüreceğim.’ Fakat ne oldu derseniz, bir süre sonra ismin yanlış olduğuna dair bazı rüyalar, rehberlikler gördüm hatta iş yapamadım çok uzun bir süre, yani ofis kapanma noktasından döndü. Şunu anladım o dönem. Siyahı da kabul etmek zorundayız. Siyah da var beyaz da var, tüm renkler de var. Her renk hayatın tadı, tuzu, olmazsa olmazı… Ki beyazın beyaz olduğunu anlamamız için siyaha da ihtiyacımız var. Gece rüyamda gelen bir vizyonla da akademimin adını Rengarenk Yaşam Akademisi olarak değiştirdim.
Mucize gibi geliyor insanlara
2012 senesinden beri akademimde çalışmalarım devam ediyor. Yerimiz Beylikdüzü’nde. Danışmanlıklarımızın tamamını online veriyoruz. 10 kişilik bir ekibim var. Bir eğitim kadrom, 2 asistanım, bireysel danışmanlıklarımız, eğitimlerimiz, şifa kamplarımız oluyor. Almanya’da hatta yurt dışında bu işi ilk yapan kişi benim, ilk kuantum eğitimini ben verdim. Orada da öğrencilerim var. Hatta yeni eğitimi bekliyorlar. Herkesin hayatına dokunmak, o dönüşümlere tanık olmak, mucizelere tanık olmak olağanüstü. Gerçi bizim için onlar artık hayatın matematiği, gerçeği ama mucize gibi geliyor insanlara… Şimdide sizin geçmişinize müdahale ettiğimizde otomatikman geleceğiniz değişiyor aslında ve bu kuantum silgi deneyinde de zaten anlatılmış bir gerçeklik.
Bir anının, bir blokajın, yaşanmışlığın silinmemesi gerekiyor!
Ne oluyor peki, ne yapıyorsunuz tam olarak? İnsanların geçmişini siliyor musunuz?
Hayır, silmek söz konusu değil kesinlikle. Burada bahsettiğimiz şey, dönüşmek. Bir anının, bir blokajın, yaşanmışlığın silinmemesi gerekiyor zaten. Çünkü her şerde bir hayır vardır derler ya bizim de yaşadığımız her acı deneyimin, her zor deneyimin arkasında bir tekamül dersimiz var. O yüzden deneyimi silmemek gerekiyor. Deneyimin bıraktığı negatif etkiyi bilinçaltınızdan dönüştürmek gerekiyor. Burada bir tekamül dersi var ve bu tekamül dersi sizin aynı zamanda şifanız oluyor.
Sistemde tesadüf diye hiçbir şey yok. Ben tesadüfün en küçüğüne bile inanmıyorum. Bana göre her şey tevafuk. Her şeyin bir sebebi var.
Bir taciz yaşadınız diyelim ki, yaşayan biri olarak bunu söylüyorum. Burada aslında yaşam dersiniz kendi benlik alanınızı korumak ve bu benlik alanından her kim içeri girmeye çalışırsa çalışsın (Bu bir para isteyerek de olabilir. Zamanınızı alarak da olabilir, sevginizi alarak da olabilir. Emeğinizi sömürerek de olabilir.) orada dur demesini bilmek ve gerektiğinde tepki vermek, hatta hakkını aramak, belki kavga çıkartmak ve susmamak şeklinde yanıt vermektir. Yani özetle alanını korumak… Senin tekamül dersin işte bu diyebilmek… Biz bunları da çalışmalarımızda veriyoruz, fakat en değişik kısmı şu; bizim çalışmalarımızda anne karnından 18 yaşına kadar ve hatta şimdinize kadar bütün blokajlarınızı tespit ediyoruz. Buna göre kişiye özel tekniklerle blokajları çözme ve dönüştürme çalışmaları yapıyoruz. Tüm bu çalışmaları online yapıyoruz.
Bu blokajların çözülmesi ve dönüşmesi ile hayatımız bir anda yoluna giriyor mu gerçekten?
İnsanlar genelde son raddede yani bardak taşınca yardım almaya ihtiyaç duyuyorlar ve sorduğumda o bardağı taşıran son deneyimi anlatıyorlar. Halbuki biz diyoruz ki, ‘O buz dağının görünen kısmı. O bardak ne ara o kadar doldu?
Ben onu bulup boşaltmalıyım ki bardak bir daha taşmasın, yoksa üstündekini alırsak bardak tekrar taşacak.’ Bir süre sonra işte bu görünmeyen kısmı yani onların belki de çocukken yaşadığı şu an basite indirgediği ya da yetişkin aklımızla çok önemsemediğimiz blokajlar dahil hepsini bularak gerekli dönüşümleri sağladığımızda şimdideki mevcut hayatımız otomatikman kendiliğinden, hiçbir şey yapmadan değişebiliyor ve dönüşüyor.
HER ÇOCUK EN İDEAL ANNE BABASINA GELİYOR.
Ne kadar ağır blokajlar oluşmuş olsa da… Ki, ben de böyle bir ailenin çocuğuyum… Her anne baba; bizim tekamül planımıza göre kendi yaşam derslerimizi vermemizde, bize zıt deneyimlerle de olsa yardımcı olacak ve aynı şekilde çocuğun da onlara aynalık yaparak değişmesi gereken noktaları, özellikleri, belki davranışları ya da inanç kalıplarını dönüştürmek üzerine yani birbirlerini aynalamak üzere seçiliyorlar aslında. Tamamen bir ruhsal planla, bir kontrata dayalı gerçekleşiyor tüm bunlar. Kur’an-ı Kerim’de Allah demiş ya, “Ben her şeyi bir ölçüye ve bir plana göre yarattım.” Yani sistemde tesadüf diye hiçbir şey yok. Ben tesadüfün en küçüğüne bile inanmıyorum. Bana göre her şey tevafuk. Her şeyin bir sebebi var. Özellikle anne, babamız ve kardeşlerimizle ilişkimiz tamamen bizim kadersel tekamül planımızda daha ileri gitme seviyesi için belirlenmiş durumlar. O yüzden herkes en ideal anne – babasına geliyor.
KADIN ERKEĞİ TAM OLARAK HAYAT ALANINA ALMIYOR, ALAMIYOR.
İstikrarsız ilişkilerin nedenleri neler? Kadınlar neden bu kadar çok hayal kırıklığı yaşıyor?
Birçok nedeni var. Şu dönemde, evet, çok acı çeken kadınlarımız da var, ama yine de çoğunluğa bakarsak dominant olmamız, daha fazla sorumluluk almamız, her adımda öne geçmemiz daha baskın gözüküyor.
Fakat kadına dair acı senaryolar da hep oldu ve oluyor. Okutulmaması, zorla evlendirilmesi, yaşı büyük kişilerle evlendirilmesi… Hiçbiri annesinin babasının biçtiği kaderin dışına çıkamamış gibi… Bizim atalarımız öyle olduğu için bize kolektif olarak şu bilgi aktı ve öğretildi de… Mesela annelerimiz hep şöyle diyordu, “Ben babana muhtacım, ekonomik olarak sen sakın muhtaç olma kızım, elinde bir bileziğin olsun, çalış kendi ayaklarının üzerinde dur.”
Erkeklerde dişi enerjisi daha baskın olmaya başlamış durumda…
Bizim nesil, hele ki bizden sonraki nesil tamamen bu şekilde büyümüş çocuklarız. Ben de kendi anneme bakarak hep şöyle derdim, “Ben hep çok güçlü bir kadın olacağım asla erkeğe eyvallah demeyeceğim.” derdim. Dolayısı ile şu sonuç çıkıyor. Sizin hayatınıza biri girse bile ya da evlenseniz bile erkeği hayatınıza tam olarak alamıyorsunuz.
Aslında kadın erkeği tam olarak hayat alanına almıyor, alamıyor. Acı çekmemek için, kırılmamak için, kendini güçsüz hissetmemek için alanını koruyup dominant kalmaya çalışıyor. Eriller için de aynı hikaye söz konusu. Birçok erilimizde de aslında dişi enerjisi daha baskın olmaya başlamış durumda. Yani pasif kalmak istiyorlar. Hatta yönetilmek istiyorlar. Kavga çıkmasın diye, “Sen bilirsin diyorlar” Burada aslında erkek kendini kötü ve suçlu hissetmemek için sorumluğu ve yükü yine kadının üzerine bırakıyor. Bu da insanı yoruyor.
İdeal ilişki nedir pekiyi?
Zannederler ki ideal ilişki birbirine çok benzeyen iki insanın bir araya gelmesidir. Hayır. Tekamülünüz gereği aslında ruh eşi dediğimiz kavramdan zıt iki taraf bir araya gelir.
Ruh ikizi nedir?
Çiftler birbirine uyumlanırsa kadın sorumluluğu ve kontrolü gerektiğinde karşı tarafa devretmeyi, erkek ise hayatın sorumluluklarını kontrollü ve dengeli bir şekilde üzerine almayı öğreniyor. Birbirini dengelemeyi öğreniyor bu sayede çiftler ruh eşliğinden ruh ikizliğine yükseliyorlar. Birlikte enerjileri yükseliyor.
Peki ya uyumlanamazlarsa?…
Uyumlanmazsa ya aynı iki uyumsuz taraf olarak hırgür bir evlilik devam ediyor ya da tamamen kopuyorlar. Bazen de dişiler daha önden aslında farkındalık yaşadıkları için uyanışa geçiyorlar, tabi ki eril de nadiren uyanışa geçiyor.
Bir taraf uyanışa geçip kendi derslerini almaya, tekamül etmeye, ilerlemeye ya da dönüşmeye başladığında diğer taraf hiç bir şekilde o topa girmiyorsa belli bir süre sonra frekanslar farklılaşıyor ve yine o ilişki bitmeye mahkum oluyor. Bazen de danışanlarımda şunu görüyorum, aslında çok güzel ilerliyor, yükseliyor, önüne iş fırsatları çıkıyor, kendi alanı açılıyor ama bir bakıyor ki gelmiyor hayatındaki kişi. Bu sefer de “İyice yabancılaştım, iyice ait hissetmiyorum. O zaman ben ne yapayım? O gelmiyorsa ben geri gideyim” diyor. Hayatında bir sorun çıkartarak… Maddi, manevi, hastalık… Bir sıkıntıyla kendi enerjisini biraz daha indiriyor ve sırf o alanda kalabilmeye çalışıyor. Bunun arkasında da biraz yalnızlık korkusu var. Biraz düzen bozma korkusu var. Tamamen ait hissedemeyip yabancılaşma korkusu gibi korkular var.
Yeni kitabınız çıktı, hayırlı olsun…
Üçüncü kitabım yeni çıktı. Bu kitaplar aslında birbirinden bağımsız okunabilse de bir üçleme şeklinde oldu. İlk kitabım “İçindeki Mucize” 2019 yılında çıktı. Tamamen kuantum alanda yaptığımız çalışmalar sonucunda yazılmış bir kitap. Danışmanlık alan alamayan her insanın kendini keşfedeceği, bilinçaltında nelerin kayıtlı olabildiğini görebileceği, hatta yazdığım bazı uygulamaları evde yaparak dönüşebileceği harika bir eser. Kuantumun başucu kitabı gibi düşünebilirsiniz. İkinci kitabım ise “Dünya Okulunda Ruhun Devrimi.”
Biz buraya aslında tekamül etmek üzere gelen ruhsal varlıklar olarak, dünyada hangi koşullardan geçerek tekamül ediyoruz, gelişiyoruz ve gelişmeye devam edeceğiz? Burada bu konuyu işledim. Üçüncü kitabım da “Bilincin Yeniden İnşası”. İkinci kitabımda okurlarıma söz vermiştim böyle bir kitap yapacağıma dair. Bu kitapta da mutlu bir ilişki, konforlu bir yaşam, parayı daha çok kazanmak için ne yapılması gerektiğine dair cevapları yazdım. Frekansımızı yükselterek, yani düşüncelerimizi kuantum çift yarık deneyindeki gözlemci etkimizi değiştirerek, kaderimizin üzerinde Allah’ın verdiği cüzi irade ile nasıl değişimler yapabileceğimizi; aradığımız idealist aşkı nasıl yaşayabileceğimizi, paramızı nasıl elimizde tutup kazanabileceğimizi anlattığım ve bununla ilgili frekans yükseltici birçok çalışma da koyduğum insanın kendini bulacağı bir eser. Yani artık bu dünya okulunda nasıl yükselebilir ve bir üst boyuta hazırlanabiliriz? Bununla ilgili hem pratik bilgiler koyduğum hem de teorik bilgiler koyduğum bir kitap oldu.
İçiniz mutsuzsa dışınızdaki kontrolün hiçbir önemi kalmıyor.
Hayat yolculuğunda insanların ister istemez ışığını söndüren maddi manevi pek çok etken her an hepimizin karşısına çıkabiliyor. Bunları birkaç maddede saymamız gerekse hayatımızda düstur edinmemiz gereken prensiplerimiz neler olmalı?
Yani bir kere şunu da söylemek istiyorum, ilişkilerle ilgili ya da parayla da ilgili sorunu olan kişinin aslında kiminle sorunu var biliyor musunuz? Dünya ile ve kendi ile… Çünkü biz şöyle yapıyoruz. Buna dikkat etmemiz lazım. Parayı sadece amaç haline getiren, para hırsıyla yanıp tutuşan, uygun olan – olmayan işler yapan insanlara bakarak ‘para insanın elinin kiridir’ diyoruz. Paranın bizi bozacağını düşünerek bunu söyleriz ama paranın kendisi bunu yapmaz. İnsanın bilincidir bunu yapan, yani insan kendine yapar. İlişkilerde de öyle, ilişkilerin bazen bizi bozacağını düşünüyoruz. Bazen özgürlüğümüzü kısıtlayacağını ya da acı çekeceğimizi zannediyoruz. Bu geçmişteki başkalarının deneyimleri oluyor ya da çevremizde olan bazı deneyimler olabiliyor ama bizim de öyle olacağımız anlamına gelmiyor. Hiçbir şeyi genellememek lazım! Dünya okulu dediğimiz bu hayatta mutlu olmanın en önemli kuralı: Kendi değerlerimize uygun yaşamalıyız. Önceliklerim ne? Ruhum neden hoşlanıyor? Nasıl mutlu olurum? Ben aslında kimim? Neyi seviyorsak, ruhumuz bize nerede, ne yapmamız gerektiğini söylüyorsa bir kere o sesi dinleyip kendi değerlerimiz doğrultusunda bir hayat oluşturmamız lazım. Diğer insanların yaptıklarına ya da yaşadıklarına bakmaksızın; ilişkilerle ilgili kötü deneyimlere, para ile ilgili kötü deneyimlere bakmayarak, genellemeden çıkmak gerekir.
Ben kendi özelimde para kazandığımda, hatta bol ve bereketli paralar kazandığımda bununla kendime ve bütüne nasıl katkı sağlarım diye düşünmek gerekir, ki çok güzel katkılar sağlanıyor, yardım edilecek birçok alan var. İlişkilerde de mutlu olmak mümkün. Ama önce kişinin kendine yatırım yapması gerekir. Kendi yeteneklerini keşfetmesi, gücünü keşfetmesi gerekir. ‘Ben nelerden hoşlanıyorum? Ben nasıl bir hayat yaşarsam mutlu olurumu’ bilmek gerekir. Bunun için eğitimse eğitim, kitapsa kitap… Özetle kişi kendi içine yatırım yapmalı, dışına değil… Çünkü içimiz mutsuzsa dışınızdaki o kontrolün hiçbir önemi kalmıyor.
Bu hayatta her ne kadar şartlar zor gözüküyorsa gözüksün her şeyin mümkün olduğunu yani her şeyin bir anda pozitife çevrilebileceğini bilmemiz gerekir. Yaradan’ın “Ol” demesiyle her şeyin olabildiğine inanmamız ve anda kalmamız gerek. Yani ne geçmişin keşkeleri ne de gelecekle ilgili ne olacak, ne bitecek, nasıl olacak merakı… Ben bugüne en güzel ne katarım ve anda en güzel ne yapabilirim demek lazım. Hayatı ıskalamadan, hayatı değersizleştirmeden yaşamak lazım. Çünkü çok değerli!
Kelimelerin gücüne inanın! Hiçbir zaman ön yargılı olmayın, hiçbir şeyi kişisel algılamayın ve her konuda elinizden gelenin en iyisini yaparak tevekkülde kalın ve gerisini Allah’a bırakın. Sözcüklerinizi özenle seçin çünkü söz büyüdür. Aslında düşüncemiz neyse hayatımız buna göre şekilleniyor.
Peki yaptığınız bu değerli çalışmalarda hedefleriniz neler?
Benim için değeri paha biçilmez bir şey yaptığım. Danışanlarımın yüzlerinin tebessümle gülmesi, oluşan farkındalıkların insanların hayatında yeni kapılar açması, onlara şifa olması inanılmaz. Öte yandan Türkiye’nin dört bir yanından öğrenciler yetiştiriyoruz. Türkiye dışında da şifa kamplarımız ve eğitimlerimiz oluyor. Öğrencilerimize bu ışığın daha fazla yayılması için meşaleleri devrediyoruz.
Eğitimlerinize herkes katılabiliyor mu?
Herkes katılabilir. Çok muazzam eğitmenler çıkıyor. Biz ışık işçileri yetiştiriyoruz. Hem profesyonelleşmek isteyenler hem de profesyonelleşmek istemese de tekniklere hakim olup kendine, yakınlarına müdahale etmek isteyenler katılabiliyor. Herhangi bir öğrenim şartı yok. Kişinin kişisel değişime meraklı olması, değişime ilgili olması, biraz farkındalığının olması, benim kitaplarımı en azından okumaya başlamış olması bizim tek isteğimiz.
Sizi çok etkileyen danışan hikayeleriniz var mutlaka. Bize örnek verebilir misiniz?
O kadar çok var ki! Boşanmanın eşiğinde 30 – 35 yıllık bir evliliğin sonucunda bir hanımefendi gelmişti. “Ben artık eşimden boşanmak istiyorum, kesinlikle ait hissetmiyorum, beni anlamıyor, görmüyor, hiçbir duyguyu yaşatmıyor, ben yokmuşum gibi davranıyor. Maddi olarak her şeyimi karşılıyor ama manevi olarak hayatımda yok.” demişti. Eş karması çalışması yaptık. Yani birbirleriyle aralarında negatif bağlar, negatif blokajlar oluşan alanları temizledik ayrıntılı duygu dönüşüm çalışmaları yaptık. Henüz daha ikinci çalışmada bizi coşkuyla arayarak, “Hocam güleceksiniz biliyorum ama benim için çok önemli. 35 yıllık evliyim hayatımda ilk defa bugün sabah eşim kahvaltı hazırlayıp, tepsiye yatağıma getirdi.” dedi. Bu gibi çok sayıda örnek olduğu gibi evliliğin bitmesi de gerekiyorsa çiftler tartışmadan, karşılıklı el sıkışarak birbirleri üzerinden karma oluşturmadan yolları ayırmalarına da destek oluyor bu çalışmalar.