Dergimizin Kasım sayısında kapak konumuz ve konuklarımız yine can dostlarımız ve onları kucaklayıp, korumayı ve yaşatmayı seçen kanatsız meleklerimiz… Şişli sakinleri ve Şişli Belediyesi denilince benim yıllardır ilk aklıma gelen şeylerden biri hayvan dostluğu… Ne zaman yolunuz Şişli’ye düşse her mahallesinde, her sokağında, her köşesinde huzurla yaşayan sokak kedilerini ve köpeklerini görmeniz mümkün. Ne suları eksilir ne mamaları… Biri yetişemese, diğeri koşar eksiklerini giderir… Çocuk parkları da özeldir Şişli’nin… Renklidir… Çocuk seslerinin ve kahkahalarının yanında sevimli can dostlarımızın sığınması için kulübeler hiç eksik olmaz. Burada insanlar sadece çocuklarını eğlendirmek için gitmez parka… Parkları burada ruhunuzun da dinlendiği yerlerdir… Bu ilçede buram buram vicdanı ve sevgiyi hissedersiniz. Burada yaşamaya başladıktan sonra bunu canlı olarak deneyimlemiş oldum.
Yasa çıktığından bu yana biz kapağımızda sokak hayvanlarına yer veriyoruz… Onlarla ilgili üretilen projelere, fikirlere… Söz konusu can dostlarımız olunca, duyarlılığından asla şüphe etmeyeceğimiz Şişli Belediyesi’nin de kapısını çalalım dedik. Çok da iyi ettik! Sevgili Özge Kireç ve Enver Alas çok hızlı bir şekilde tüm iletişim trafiğini profesyonelce yöneterek röportaj için gerekli şartları sağladı. Şişli Belediyesi Veteriner İşleri Müdürü Ahmet Ali Yağcı ile bu sayede harika ve çok verimli bir röportaj gerçekleştirdik. Röportaj sürecinde Şişli Belediye Başkan Yardımcısı Fatma Özlem İzol da bizi makamında kabul etti. Can dostlarımızla ilgili karşılıklı projelerimizi ve fikirlerimiz paylaştık. Sizi bu harika röportajla baş başa bırakmadan önce tüm sürecin bir özetini ön yazıya eklemek istedim. Kendilerine sonsuz teşekkürlerimiz iletiyorum. Harika bir aile, harika bir ekip ve harika projeler… Ve işte Ahmet Ali Yağcı ile yaptığımız özel röportajımızın ayrıntıları…
Röportaj: ŞÜKRİYE TAHİR
Öncelikle biraz kendinizden bahseder misiniz?
Ahmet Ali Yağcı ben. 2008 yılında İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesinden derece ile mezun oldum. Dahiliye alanında uzmanlık eğitimimi 2017 yılında tamamladım, bunun yanında genel cerrahi ve ortopedi branşlarında mesleğimi icra ediyorum. 2021 Eylül ayından bu yana, Şişli Belediyesi Veteriner İşleri Müdürü olarak görev yapıyorum. Daha öncesinde 2008 ve 2021 yılları arasında İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı hayvan bakım evlerinde başhekimlik görevini yürütmüştüm.
Şişli Belediyesi’ndeki çalışmalar ne doğrultuda, neler yapıyorsunuz?
Şişli Belediyesi’ne bağlı bir rehabilitasyon ve kısırlaştırma merkezimiz var.11 Veteriner Hekim, 5 tekniker ve 37 yardımcı personel ile sokak hayvanlarına yönelik kısırlaştırma, aşılama, tedavi, mikroçip uygulaması, sahiplendirme, beslenme ve bakım hizmetlerini yürütüyoruz. Çok çok öncelerden beri aslında; “Kısırlaştır, aşılat ve yaşat” projesini Türkiye’de en iyi uygulayan belediye biziz diyebiliriz. Bu durum 1990’lı yıllara kadar dayanıyor. Sokak hayvanları ile ilgili Türkiye’de henüz bir mevzuat yokken buradaki hekim arkadaşlarımız bunu başlatmışlar biz de devam ettiriyoruz.
Bunun en güzel ispatı da Şişli ilçesinde günümüzde üreme potansiyeline sahip sokak köpeğimizin neredeyse hiç olmaması. Popülasyonun yüzde 90-95’lik bir kısmını kısır, kayıtlı ve küpeli köpeklerimiz oluşturuyor ve çoğu belli bir yaşın üzerindeler; 8-10 yaş, 12 yaş, 16 yaş gibi… “Kısırlaştır, aşılat ve yaşat” modelinin ilçemizde aslında çok daha önceden yapılması ve belediyenin bu konuya gereken önemi vererek kaynak ayırması bu modelin başarılı olabileceğinin bir ispatı niteliğindeydi aslında. Tabi ki kontrolsüz hayvan hareketleri nedeniyle zaman zaman kısır olmayan köpeklerimizle de karşılaşmak mümkün, böyle bir durum tespit edildiğinde yasal mevzuat kapsamında gerekli işlemleri gerçekleştiriyoruz.
Daha iyi bakılacağı gerekçesi ile başka bölgelerden bölgemize çok sayıda terk oluyor.
Köpek ve kedilerimizde sabit bir alan söz konusu olmadığı için ve İstanbul gibi metropol bir şehirde hayvan geçişleri de kaçınılmaz oluyor. Popülasyon kontrolünde bizi en çok zorlayan hususlardan bir tanesi bu. Komşu ilçelerden maalesef ki, hasta veya kısır olmayan köpeklerimiz, kedilerimiz, hem belediyemizin bu konuya verdiği önem hem de buradaki hayvansever ve gönüllünün çok fazla olması ve daha iyi bakılacağı gerekçesiyle çok terk yaşanmasına neden oluyor. Ayrıca son yıllarda bakım maliyetlerinin artması da sokağa terkleri ciddi derecede arttırdı.
Para verip alınan kedi ve köpeklerin son yıllarda sokaklara terk edildiğini görüyoruz.
Bunu nereden anlıyorsunuz?
Zamanında para verip alınan köpek ve kedilerimizin ne yazık ki, sokakta terk halinde olduğunu görüyoruz. PetVet sistemine kayıtlı olanlara gerekli yaptırımlar yapılıyor. Özellikle 2024 yılı içerisinde 8 cezai işlem uygulandı. Tabii belediyelerin direkt bir cezai işlem yapma yetkisi yok ama durumu tespit ederek ilçe tarım müdürlüğü veya hayvan durum izleme polis büro amirliği vasıtasıyla bu cezai işlemleri yapıyoruz ve bu yavrularımızı da tekrardan sahiplendirme programına alıyoruz. PetVet sistemine kayıtlı olmayanlarla ilgili maalesef cezai işlem uygulanması mümkün olmuyor.
Yasada belirtilen hususlarda yine kısırlaştırma, aşılama, tedavi, bakım, besleme, rehabilitasyon faaliyetleri dediğimiz bu faaliyetleri gerçekleştiriyoruz. Ancak 2 Ağustos’tan sonraki düzenlemeden sonra, köpeklerimizin bu işlemleri tamamlansa dahi bakımevinden çıkışı mümkün değil. Sahiplendirme olabilirse ancak çıkabiliyorlar.
Türkiye’de hiçbir belediyenin mevcuttaki sokak köpeklerini alacak ve onları sahiplendirilinceye kadar bakacak bir kapasitesi yok.
Önceden nasıldı?
Bu işlemleri tamamlandıktan sonra zaten biz o sahiplendirme programını yürütüyorduk ama sahiplenilmeyenleri de yine alındığı ortama bırakıyorduk. Onları mahalleli, gönüllüler, esnafımız bir şekilde besliyordu ve herhangi bir hastalık durumunda, bir sağlık problemi yaşadığında bizlere bildirerek yine gerekli müdahalelerini yapıyorduk. Ama 2 Ağustos’tan sonra maalesef durum bir çıkmaza girdi. Çünkü Türkiye’de hiçbir belediyenin mevcuttaki sokak köpeklerini alacak ve onları sahiplendirilinceye kadar bakacak bir kapasitesi yok. Bunlarla ilgili birçok veri mevcut, kaç belediyede bakım evi olduğu, kaçında olmadığı bunlar da açıkça belirtilmiş. Dolayısıyla bu yeni yasanın yayınlandığı tarihten itibaren, uygulanmaya başladığında ne gibi sorunlara neden olacağı açıkça belli.
Bakım evi yapılmasıyla ilgili bir projemiz var. Şu an yer arayışındayız.
Bunun yanında 2008 yılına kadar bakım evi olmayan belediyelere bir süre tanındı. Buna uymayanlarla ilgili hem idari hem de yasal yaptırımlar söz konusu.
Bu kapsamda da tabii ki, bizim de bakım evi yapılmasıyla ilgili bir projemiz var. Şu an yer arayışındayız. Uygun yer bulunduğunda bununla ilgili yine gerekli adımlar da atılacak belediyemiz tarafından.
Şu an Şişli Belediyesi içerisinde kaç tane sahiplendirilmeyi bekleyen can dostumuz var?
Şu an bizim 386 kedi yatan hasta kapasitemiz var. 38 de köpek kapasitemiz var. Tabii ki bu rehabilitasyon merkezi 2022 yılında, mevcut ihtiyaçlara ve yasaya göre planlanarak en ince ayrıntısına kadar düşünülerek hizmete açıldı. Normalde ciddi bir kapasite sorunumuz yoktu bizim. Yani tedavi sonrası iyileştiğinde veya kısır olmayan bir köpeğimiz getirildiğinde kısırlaştırma, aşılama ve işlemleri sonrası ya sahiplendiriyorduk ya da sahiplendiremeyince alındığı sokağına tekrar geri dönüyordu. Fakat geri bırakılma konusu ortadan kalktığı için ve sahiplendirmeye bağlandığı için, hangi köpeğin ne kadar sürede sahiplendirileceği ile ilgili bir net süre belirleyemiyoruz. Bazısı işlemleri tamamlandıktan 3 gün sonra da yuva bulabiliyor. Bazısı aylar sürebiliyor, ki bu köpeklerimizin birçoğu yine başta bahsettiğim gibi bizim envanterimize kayıtlı olmayan köpeklerimiz.
Sahiplenilen canların kulübe, mama ve koruyucu hekimlik uygulamalarını biz üstleniyoruz.
Bu bağlamda yaklaşık 22 köpeğimiz sahiplendirmeyi bekliyor. Bunlarla ilgili çeşitli kampanyalar da başlattık belediye olarak. Sahiplendirme kampanyası kapsamında, ilçede müsait alanı olan herkesi, esnaflarımızı da merkezimizden bir can dostu sahiplenmeye davet ediyoruz. Sahiplendirme kampanyasında kulübe desteğini, bir yıl boyunca mama desteğini, iç-dış paraziter tedavileri ve kuduz aşısı dediğimiz koruyucu hekimlik uygulamalarını tamamen biz üstleniyoruz. Yani gönüllü kişi veya kuruluşlara da görev düşüyor. Bu konuda gerçekten uygun yeri olan, can dostlarımızla bir gönül bağı olan kişi ve kurumlarla olumlu sonuçlar alacağımıza inanıyoruz, çünkü çok iyi örnekleri var.
Öncü olarak biz kendi birimlerimizde başladık dostlarımızı sahiplenmeye. Bu yasa değişikliği ilk gündeme geldiğinde ne yapabiliriz diye hızlıca; kısa vadede, orta vadede, uzun vadede olmak üzere birkaç stratejik plan ortaya koyduk. Tabi bunu da tek başımıza yapmayalım dedik. Sayın Belediye Başkanımız Resul Emrah Şahan’ın önerisiyle konunun paydaşlarını, konunun uzmanlarını da bir masa etrafında buluşturmaya yönelik 12 Ağustos’ta bir çalıştay düzenledik. Buradan tabi ki çok değerli sonuçlar çıktı. Örneğin sahiplendirmenin yeteri kadar duyurulamadığı, bu konuyla ilgili olan vatandaşlara veya kişi ve kurumlara nasıl ulaşılabileceği ve yine orada da kısa, orta ve uzun vadede yapılacak işlemlerle ilgili bir risk azaltma planı geliştirdik. Çünkü daha önce de belirttiğim gibi matematiksel olarak bir bakım evinin şu an araziniz hazır olsa ve bütün hazırlıklarınızı tamamlamış olsanız dahi en iyi ihtimalle faaliyete geçme süresini 1,5 – 2 yıl olarak öngörüyoruz. Dolayısıyla bu 1,5-2 yıllık sürede ne olacak? Asıl sorun o. Yani mevcuttaki yerler yetmiyor. Yeni bir bakım evi yapacaksınız. Oradan sahiplendirme süreçleri belki yönetilebilir aceleye gelmeden. Ama bunun için bile en iyi ihtimalle 2 yıllık bir süre geçmesi gerekiyor ve gerçekten maliyet anlamında da yasada öngörülen ayrılması gereken kaynakların bir bakım evi kurulması için yeterli gelmediği aşikar. Yani bunun için belediyelerin ekstra kaynak ayırması gerekiyor. Kriz hanelerimizi etkilediği gibi bütün kamu kurum ve kuruluşlarını da etkiliyor. Yani birçok ihtiyaç var. Vatandaşa sunmamız gereken hizmet var. Tabii ki Şişli Belediyesi olarak sokak hayvanları bazında biz bu ihtiyaçları öncelikliyoruz. Ama bir bakım evi kurulmasının da ciddi maliyetleri var. Bunlarla ilgili çalışmalarımız devam ediyor.
Sahiplenme ve yuva açma işi aslında bize karşılıksız sevgi sunacak bir dost edinmek gibi…
Peki bu bahsettiğimiz yirmi iki köpek arasında kaçı ırk köpeği, kaçı sokak köpeği? Ben sokak köpeğini sahiplenip 15 yıl aynı evde yaşamış biri olarak aralarında hiçbir fark olmadığını düşünüyorum. Siz ne söylersiniz bu konuda?
İnsana vereceği karşılıksız sevgi, onun bir melez ırk ya da saf ırk olup olmamasıyla alakalı bir şey değil. Tabii ki ırk özellikleri ile ilgili bazı farklılıklar mevcut. Mesela bir Alman çoban köpeği ile bir Pekinez’in farklı özellikleri var. Hem ırk olarak farklı hem de karakter olarak farklı, ama günün sonunda bize karşılıksız sevgi sunacak bir dost arıyoruz. Yani bu sahiplenme ve yuva açma işine böyle bakmak gerekiyor. O yüzden şeklin çok bir önemi yok. Ama maalesef popülistik yaklaşımlar toplumda yayılmış durumda. British Shorthair, Scottish Fold… Genetik hastalıklarla beraber gelen, kulaklarının kıvrık şekilde olması gibi insanlara sempatik gelen görünüşle beraber, eklem problemleriyle ömür boyu ağrı çekecek bir ırktan bahsediyoruz. Bunların aslında üretiminin de yapılmaması gerekiyor ve satın alınan bu ırka sahip her kedi ile o çembere destek oluyorsunuz.
Sokak hayvanları Konusunda Eğitim Çalışmaları Çok Önemli!
Bu konuda biz tabii ki ağaç yaşken eğilir, atasözünden yola çıkarak yine okul eğitimleri düzenliyoruz. Yani bir sokak köpeğine, bir sokak kedisine veya sahipli bir hayvana yaklaşmak istediğinde bir çocuğumuz ne yapması gerekiyor ve neler yapmaması gerekiyor, bunları anlatıyoruz. Köpeğin kulağında bir küpe var, bu ne anlama geliyor? Uyurken ona yaklaşmaması gerektiği, kulağını ve kuyruğunu tutmaması gerektiğini, bir köpeğimiz havladığında hemen kaçmaması gerektiğini ya da onu rahatsız edecek bir davranışta bulunmaması gerektiğini anlatıyoruz ve bu eğitimleri onların algılayacağı seviyelerde veriyoruz.
Yine 2024 ve 2025 eğitim öğretim yılı için Milli Eğitim Müdürlüğü’müze de bu konuda yazılı talebimizi bildirdik. Onlardan gelecek plan doğrultusunda yıl boyunca bu eğitimlere devam edeceğiz. Ama tabii ki kamu spotlarının yanı sıra bazen popüler dizilere belki kesitler koyulabilir bunlarla ilgili.
Bir hayat kurtarmak insana inanılmaz bir huzur veriyor. Bunu bütün herkesin tatmasını istiyoruz.
Peki, sahiplendirilmeyi bekleyen bu canlarımızla alakalı vatandaşa nasıl bir mesaj vermek istersiniz şu anda?
Aslında bu konuda iki ana temel unsur var. Birincisi, bu çevreyi hep beraber paylaşıyoruz. Yani ağacıyla, kuşuyla, kurduyla, köpeğiyle, kedisiyle… Bir ırk ya da bir tür gözetmeksizin… Belediyelerin özellikle sahiplendirme konusunda çok desteğe ihtiyacı olduğu bu dönemde, beraber bizim projelerimize katılarak, bizden de gerekli desteği alarak bir kedimizi veya köpeğimizi sahiplenebilirler… Tabii ki daha önce saydığım sebeplerden dolayı köpeklerimiz şu an daha öncelikli. Bununla ilgili çeşitli kurumlar da var bizim gibi destek sunan. Bu işin vicdani bir boyutu da var. Gerçekten bir hayat kurtarmak, onun geri kalan ömrünü güvenli ve ihtiyaçlarının karşılandığı bir ortamda geçirilmesini sağlamak inanılmaz bir huzur. Bunu bütün herkesin tatmasını istiyorum. Bu manevi huzura da yetişmeleri için bakım evlerinden bir can dostumuzu sahiplenmeye davet ediyorum.
Peki onlar bu can dostlarımızı görmek için burayı ziyaret edebiliyorlar mı? Web sitesi, sosyal medya sayfası var mı? Ya da önümüzdeki günlerde yapılacak etkinlikler var mı?
Sahiplendirme için haftanın 7 günü 12.00 – 15.00 saatleri arası rehabilitasyon merkezimize gelebilir konuya ilgi duyan vatandaşlarımız. Bunun dışında çok yakında belediyemizin web sitesinde de sahiplendirilmeye açık dostlarımızın, fotoğrafı ve özet bilgilerinin yer aldığı bir web sitesini yayına alıyoruz.
Tabii ki bunun dışında rehabilitasyon merkezimizin çalışma düzenini de eklemek isterim. Haftanın 7 günü, 8.30 ve gece 00.00’ye kadar acil hizmetin yanı sıra kısırlaştırma, aşılama, sahiplendirme, tedavi gibi faaliyetleri yürütüyoruz. Toplam 11 veteriner hekimimiz, 5 veteriner teknikeri olmak üzere 53 personelle hizmet sunuyoruz rehabilitasyon merkezimizde. Bunun dışında yerinde tedavi aracımızla hem hayvan sağlığının korunması hem de halk sağlığının korunması için sokakta yaşayan dostlarımıza yerinde koruyucu hekimlik uygulamalarımız var. Gönüllerimizle ciddi derecede iletişim halinde olarak gerçekleştiriyoruz bu hizmeti.
Ayrıca iki mobil aracımız hasta ve sağlık problemi olan kedi ve köpeklerimize hizmet veriyor. Bazen dönemsel olarak martı, karga gibi kanatlı hayvanlar da olabiliyor… Yani hiçbir canlı ayırt etmeden bize ulaşan taleplere hizmet sunumu yapıyoruz. 8.30’dan 00.00’a kadar kesintisiz olarak nerede bir can dostumuzun yardımına ihtiyacı varsa bu araçlarımız vasıtasıyla koşmaya çalışıyoruz.
Motocat projesi ile motorize bir ekiple sokaktaki dostlarımıza acil durumlarda müdahale ediyoruz.
Şişli’deki trafik sorunu nedeniyle acil müdahale gerektiren vakalar için Motocat adını verdiğimiz bir proje geliştirdik. İki aracımızla motorize bir ekip kurduk. Arkasında özellikle kedi, kanatlı hayvan ve yavru köpeklerin taşınabileceği bir kutusu var. Onu bazı mühendislerle de bir araya gelerek özellikle araştırdık. Motorun yapacağı titreşimden etkilenmeyecek şekilde ve olası bir kazada içindeki hayvanı da koruyacak malzemeden üretilmiş özel bir taşıma kutusu bu. Hatta hava delikleri bile solunumu baskılamayacak ve gerekli sirkülasyonu sağlayacak şekilde geliştirildi. O yüzden içimiz rahat. Şu ana kadar da çok olumlu geri dönüşler alıyoruz. Tabii ki veteriner hekimler olarak bir hastaya ne kadar hızlı, ne kadar önce müdahale edilirse o kadar tedavide başarı şansı olduğunu da biliyoruz. Bu yönden de hekimler olarak bizleri rahatlatmış durumda. Önümüzdeki yıllarda da sayısının arttırılmasını hedefliyoruz.
İnsanlar sokakta yaralı bir hayvan gördüklerinde ilk nereyi arayacaklar?
Çözüm merkezimiz zaten haftanın 7 günü 24 saat vatandaşların çeşitli taleplerini alıyor. Bu bağlamda da 444 31 12 numaralı Çözüm merkezimiz ve yine bu taleplerin alındığı bir WhatsApp hattımız var. Buralardan ulaşabilirler. Ama tabii ki, son zamanlarda sokak hayvanı popülasyonu Şişli ‘de çok fazla olmaya başladı. Bizim yatan hasta kapasitemizin de bazen dolduğu durumlar oluyor. Geçtiğimiz günlerde öyle bir durum yaşadık maalesef. Çok fazla tedaviye muhtaç hayvan geldiği için, sadece acil vakalara öncelik vermek durumunda kaldık. Takdir ederseniz ki, herhangi bir sağlık kuruluşunda da yaşanabilecek bir durum bu… Bu gibi durumlarda vatandaşlarımız mümkünse ekip gelene kadar acil müdahalesini en yakın klinikte yaptırabiliyorlarsa imkanları varsa yaptırabilirler. Ancak bu bir zorunluluk gibi lütfen algılanmasın ama… Burada dikkat çekmeye çalıştığım şey bu konunun el birliği ile çözülebilecek bir konu olması. Karşılıklı anlayışla ancak üstesinden gelinebilecek bir konu. Bazen gecikebiliyor ekibimiz. Uygulamada çeşitli sorunlarla karşılaşabiliyoruz. O yüzden imkanı olanların bir dostumuzun özel bir klinikte tedavisini üstlenmesi demek, bizim de imkanı olmayan bir sokak hayvanına el uzatmamıza imkan tanımış olur.
Birlik olarak can dostlarımıza destek olmalıyız!
Çeşitli sosyal sorumluluk projelerimiz de var. Bu yeni yapılacak bakım evine destek olmaktan tutun da mama bağışına kadar her şey yapılabilir. Aslında herkes ne yapabiliyorsa; durumu, zamanı, vakti, ekonomik durumu… Neyi müsaitse… Burada hep beraber toplum olarak birlikte yaşadığımız bu can dostlarımıza destek olmalıyız diye düşünüyorum.
Hayvanlarda ilkyardım eğitimleri düzenlemeye başladık.
Kurum olarak da ilk yardım eğitimlerine başladık bu yıl. Veteriner hekimimiz tarafından onarlı gruplar halinde talep edenlere hayvanlarda ilk yardım eğitimi düzenliyoruz.
Donma vakalarında uyulması gereken kurallar!
Kışın kediler genelde çok çabuk soğuk algınlığına yakalanabiliyor, çeşitli virüs, bakteri ve parazitlere bağlı olarak hastalanabiliyorlar. Burun akıntısı, gözlerde iltihaplanma, akıntı, öksürük gibi rahatsızlıklar görebiliyoruz. Kışın sokaktaki dostlarımıza bizim vatandaşlar olarak da yapabileceğimiz acil müdahaleler var mı?
Özellikle soğuk havalarda donmak üzere olan bir canı ele alarak en kötü tablodan başlayalım.
Donmalarda ilkyardımda en sık yapılan hata kediyi ya da köpeği çok sıcak bir ortama getirmek. Bu vücuttaki ısının aniden artmasına ve damarların da aniden gevşemesiyle hipovolemik şok dediğimiz ölümcül bir tabloya sebep olabilir. Dolayısıyla onu önce olduğu ortamdan alıp daha ılık bir ortama getirmeliyiz. Evin içinde de olsa bir battaniyeye sarmalı, dolaşımı desteklemek için vücudunu ovmalı, direkt ısı kaynağına maruz bırakmamalıyız. Kıyamıyoruz ve iyi niyetle fön makinesiyle kurutmaya çalışıyoruz zaman zaman. Bu ilk etapta yapılacak bir şey değil. Vücudun o ısı değişikliğine uyumu için bir süre tanımak gerekiyor. Bu 4 ile 8 saat arası değişiyor. Yani onu önce ılık bir ortamda tutup stabil hale getirmek, daha sonra kademeli olarak ısıtmak gerekiyor. Evimize alamıyorsak eğer hastalığın önlenmesi ya da immün sistemini güçlendirmek için gıdaya ulaşması çok önemli. Çünkü vücudun ısı üretmesi için karnının tok olması gerekiyor. Öncelikle bu besleme desteği çok önemli.
İmmün sistemi destekleyici ilaç ve katkı maddelerine dikkat!
Onun dışında bazı immün sistemi destekleyici ilaçlar veya katkı maddeleri var. Fakat burada da şöyle bir tehlike söz konusu. Örneğin FİP dediğimiz ölümcül bir hastalık var. Hekime danışılmadan İmmün sistemi destekleyici ilaç içirilmesi durumunda bu sitokin fırtınasına neden olabilir. FİP’in aşırı bir immün sistem raksiyonu gelişerek de oluştuğunu söyleyen kaynaklar var. Dolaysıyla dikkatli davranılmasında fayda var.
Vitamin desteği verilebilir.
Ama beslenmesine dikkat edilebilir. İçerisinde immün sistem için özel dizayn edilmiş ilaçlar değil de daha çok B vitamini, C vitamini gibi kompleks vitamin şurupları, insanlar için olan şuruplardan hekime danışarak mamanın üzerine sıkılabilir. Bunun herhangi bir zararı yok. Eksik kalan vitaminlerin insanlarda olduğu gibi yerine konulması seçeneği denenebilir.
Ama sadece yapılacaklar bunlarla kısıtlı değil. Örneğin burun ve göz etrafında çapaklanma, burun akıntısı gibi bir durum imkanımız dahilinde bir ıslak mendil, peçete ya da bezle temizlenmesi önemli. Çünkü kediler normalde öz bakımlarına çok dikkat eden hayvanlardır. Eğer kirli ise, gözünde çapak ve burun akıntısı varsa demek ki bir sorunu var bu çocuğun ve öz bakımını yapamıyor. Onu rahatlatmak adına ve solunumu rahatlatmak adına ona yardımcı olunabilir, burunlu tıkalı ise açılmasına yardımcı olabiliriz.
Antibiyotikler mutlaka bir veteriner hekim tavsiyesi ile kullanılmalı!
Mesela çocuklara verilen antibiyotik şuruplardan küçük dozlarda sokak hayvanlarına verdiklerini görüyorum. Bu şekilde rahatsızlığı olan sokaktaki kedilere antibiyotik verilebilir mi?
Çok önemli bir konuya değindiniz. Bu bir veteriner hekim reçetesiyle yapılıyorsa hiçbir sıkıntısı yok. Daha öncesinden hekim muayene etmiş veya hastayla ilgili durumu bilip, ona göre ilaç dozajlaması yaptığında bir sorun yok. Ama maalesef evde insanlar için kullanılan ilaçlar bazen hayvanlar için toksik olabiliyor. Örneğin parasetemol içerikli ateş düşürücü ilaçlar çok az dozda verilse dahi kedilerde toksik etki yaratabiliyor. Yani onun çok düşük dozları bile bir kedinin ölümüne sebep olabiliyor. Antibiyotik direnci dediğimiz bir olay var. Doğru antibiyotiğin seçilememesinden dolayı bakteriler maalesef ki direnç kazanıyor. Bu insanlarda da gördüğümüz bir şey. Burada bizim kliniğimize geldiğinde de antibiyotiklerin artık çalışmamasının sebebi o. Çok inatçı vakalarda laboratuvara numune gönderiyoruz. 15 antibiyotiğin 12’sine dirençli çıkabiliyor. Aslında bunlar hekimlerin elindeki en güçlü silahlar ve antibiyotikten bahsediyorsak mutlaka bir veteriner hekimin tavsiyesiyle kullanılması lazım. Çünkü gelişigüzel iyilik yapmak niyetiyle atılan bir adım maalesef onun sağlığı üzerine çok daha üzücü sonuçlar doğurabilir.
Maçka Sanat Parkı’ndaki kedi bakım alanına kedilerin terk edilmemesini önemle rica ediyoruz!
Maçka Sanat Parkı’nda bir kedi bakım alanımız var. Burada iyi bakılacağı düşüncesiyle çok yoğun bir şekilde kedi bırakılıyor. Ama lütfen! Bu konuda herkesi hassasiyetli olmaya davet ediyorum. Çünkü kediler o parka bırakıldığında, bilmediği bir ortamda kalıyor, trafik kazasıyla hayatını kaybedebiliyor. Aynı zamanda taşıyabileceği bazı hastalıklardan dolayı da oradaki kedilerin de hayati riskini arttıracak derecede ölümcül sonuçlar doğurabiliyor. Ne olur başka yerlerden getirip vatandaşlarımız buraya kedilerini bırakmasınlar! Çünkü zaman zaman karşılaşıyoruz, bizzat tespitlerimiz de var. Ayrıca bu konuda ısrarcı olanlara para cezası da uygulanıyor. Hem hayvanların sağlığı için hem de yasal bir yaptırıma maruz kalmamak için bu gibi yerlere hayvan terk edilmemesini istiyoruz.